Kızıl bezli bebekler – Megan Erickson (Derlediklerimiz-Sendika62.org)

Kızıl bezli bebekler – Megan Erickson (Derlediklerimiz-Sendika62.org)

Özel bir kreşte, risk ve sorumluluk takıntılı ebeveynlere kurumu gezdirerek 3 yıl çalıştım. Çalışanların parmak izlerini aldık mı, geçmişlerini kontrol ettik mi? Ne sıklıkta? Erkek çalışanlar bez değiştiriyorlar mı? Eğer değiştiriyorlarsa, kendi çocuklarının bezini kadın bir öğretmen değiştirebilir mi? Çocuklarının tüm gün bizim gözetimimizde ne yapıyor olacakları yerine, bu soruların ebeveynlerin zihinlerindeki öncelikli sorular olması üzücü.

Kapitalist toplumlarda, her bir çekirdek aile, birbirine karşı işleyen ve devletten ayrı, özel bir varlık olarak düşünülür. Evanjelikler, o ailenin başında bir aile reisinin bulunması konusunda ısrar edebilirken, liberaller olası düzenlemelerin daha geniş bir yelpazesini tasavvur ederler. Fakat aile biçimi aynıdır: atomize ve mali açıdan bağımsız. Çocuk, hemen hemen sadece kendisine yatırım yapan ebeveynlerin sorumluluğundadır ve ebeveynlerin yanında olmasalar bile yatırımlarına yönelik riskleri dikkatli bir şekilde izlemeleri beklenir. Eğer çocuğunuza zarar verilirse ya da hasta olursa, hasar topluma değil, size verilmiş olur ve bunu düzeltmek sizin işinizdir.

Birleşik Devletler sanayileşmiş dünyadaki en kötü çocuk istismarı siciline sahiptir fakat bu istismarların büyük çoğunluğunu (yaklaşık olarak 5 vakadan 4’ü) kreş çalışanları değil, ebeveynler yapar. Yine de, ebeveynlerin çocuklarını kreşe bırakmak konusundaki kaygıları da asılsız değildir. Amerikan çocuk bakımı oldukça düzensizdir ve erişilebilirlik ailelerin refah durumuna bağlıdır; “seçim” yapma ve program kalitesini izleme tek tek ailelere bırakılır. Ulusal Çocuk Sağlığı Gelişimi Kuruluşu’nun 2007’de yaptığı bir anket sonucu, Amerikan Çocuk Bakımı Merkezlerinden sadece yüzde 10’unun yüksek kalite bakım sunduğunu ortaya koymuştur.  Çoğu ise “uygun” ya da “kötü” olarak derecelendirilmiştir. Ayrıca çocuk sağlığı üzerine bir OECD raporu, kısmen çocuklara yönelik sosyal politikaların eksikliğinden dolayı, Birleşik Devletler’in sağlık ve güvenlik konusunda 30 ülke arasında 24. sırada olduğunu tespit etmiştir.

Bu durum, bir taraftan muhafazakârların ataerkil çekirdek aile fikrine olan bağlılıkları ve ebeveyn haklarına devlet müdahalesine yönelik düşmanlıkları üzerinden sürdürülmektedir. ABD’de federal olarak fonlanan evrensel bir çocuk bakım sisteminin sağlanması için yapılan tek ciddi girişim, Nixon tarafından “aileyi zayıflatıcı sonuçları” nedeniyle veto edildi. Kendi görevleri açısından, Amerikalı liberaller toplumsal çocuk bakımı ve eğitimi konusunda pozitif bir görüşü doğrudan açıkça ifade etmekte başarısız olmuşlardır. Bunun yerine; çocukların, gelecekte hapse atılmalarından daha ucuz olduğu için bugün bakıma haklarının olduğu gibi bir tür hastalıklı hesap yoluyla, çocuk programlarını meşrulaştırmaya teşebbüs etmişlerdir. “ROI” ya da yatırım getirisi, hem Demokrat politikacıların hem de milyarder eğitim reformcularının favori bir ölçüsüdür.

Okul sistemleri, modern toplumların ebeveynlerin, çocukların ve devletin ihtiyaçlarını, haklarını ve çıkarlarını dengelediği alanlardır. Okullardan; ebeveynler çocuk bakımı; çocuklar yetiştirilme ve devlet ise bir gelecek ister. Ancak Amerikalılar bunları çatışan çıkarlar olarak görme eğilimindeyken; Bolşevikler, devlet okullarını çocukları kamusal, ortak oyuna katılım için özgürleştirici, anneleri özel ev işleri angaryasından ve ekonomik bağımlılıktan kurtarma imkanına sahip kurumlar olarak gördüler. İktidarı ele geçirdikten hemen sonra, eğitimi, okul öncesi eğitimden üniversiteye her vatandaşın hakkı ilan ettiler.

Sovyetler’de okul

Ekim Devrimi’nden önce Rusların yüzde 70’i okuma yazma bilmiyordu. Çar yönetiminde, okullar genellikle zenginler içindi ve kilise yönetiyordu. II. Katerina çok fazla eğitimin monarşik toplumsal düzen için tehlikeli olduğuna inandığını ilan etmişti. Bolşevikler cehaleti “komünizmin düşmanı” olarak tanımladılar ve 1920’de tüm vatandaşların kendi ana dillerinde okuma ve yazmayı öğrenmesini talep eden likbez kampanyasını başlattılar. İlk defa ders kitapları yüzlerce azınlık dilinde basıldı. Sendikalar ve gençlik örgütleri okuryazarlığı arttırmak için okuma grupları oluşturdular ve büyük başarı elde ettiler: 1926 sayımına göre, halkın büyük kısmı okuyabiliyordu.

Devrimin ilk yıllarında, binlerce okul, dağıtım merkezi, çocuk kulüp ve komünleri, oyun alanları ve kreşler planlandı ve geçici olarak oluşturuldu; pek çoğu ilk başlarda aristokratların eski evlerinde kuruldu. Bir zamanlar sadece akademisyenlere açık olan kütüphaneler, sanat galerileri ve müzeler halka açıldı ve ziyaretçileri cezbetmek için hareketlendirildi. Kadınlara ücretli doğum izni verildi ve “Doğum ve Çocukluğu Koruma Sarayları”, gıda ve tıbbi hizmetler sundu. Büyük kaynak eksikliğine rağmen, Toplumsal Refah Halk Komiseri Alexandra Kollontai, ülkenin, toplumsal çocuk yetiştirilmesine yönelik bir kurumlar ağı ile sarılmasını amaçladı. Kollontai, o günleri “Bir emek birimi ve bir anne olarak kadının çıkarlarını koruma alanında, emek cumhuriyetinin benimsemesi gereken yolu çizmeyi asli görevim olarak görüyordum” diye anacaktı. 1921 itibariyle, 350.000 çocuğa hizmet eden 7784 kurum vardı.

Çocuklar yeni okullara ücretsiz yemekle ikna edildi. Peki geldikten sonra onlara ne öğretilecekti? Genç bir komünist nasıl öğrenmeli? Bolşeviklerin hırslı bir siyasi gündemi vardı – çocuklar bu yeni radikal gerçekliği hayata geçirmek için boş yazı tahtalarından başka bir şey olarak görülmeyebilirdi. Fakat geleceği didaktik bir müfredat ile düzenlemek yerine; kendini ifade etmeye, birlikte oyuna, “uygulamalı alıştırmaya” ve öğrenci odaklı grup projelerine vurgu yapan Amerika’nın o zamanlar ilerici öğretim yöntemlerinden haberdar bir eğitim sistemi tasarladılar. Okul öncesi öğrencilere, öğretmenlerin onlar için oyun kurmaları yerine kendi oyunlarını kendilerinin kurması öğretildi. Dördüncü sınıf öğrencileri, tüm yıl boyunca seçtikleri bir temayla ilgili bir oyun yazıp ürettiler. Anatomiyi öğrenmeleri için, çocuklar koşudan önce ve sonra birbirlerinin ciltlerini incelediler. Her yaşın öğretmenlerine müfredat programını belirlemek için çocukların ilgilerini kullanmaları talimat verildi. Amerikalı bir müdürün söylediği gibi “Sovyet Rusya, bu ülkedeki ve Avrupa’daki ilerici özel okulların, onlara giden nispeten az sayıda öğrenciye vermek için ciddiyetle çabaladıkları eğitim türünü, devlet okullarındaki kitlelere veriyordu.”

Gerçeklik ve okul

Lucy Wilson, dünya genelinde çalışan yüzlerce Rus öğretmen ile röportaj yapmış ve 1920’lerde SSCB’yi iki kez ziyaret etmiş Amerikalı bir eğitimciydi. “Yeni Rusya”ya ilişkin gözlemlerini yazdığı kitabında, hem mutlak yoksunluk, hem de inanılmaz bir olanak duygusunu anlattı. Kağıdı ve kurşun kalemleri olmayan öğretmenler, bunun yerine çocukları okul gezilerine ve doğa yürüyüşlerine götürdü ve “her yerde, her keyifli gün, sokaklarda, kasaba duvarlarının etrafında, kamu binalarında, sanayi kuruluşlarında, müzelerde, sanat galerilerinde; dünyadan habersiz, tüm dikkatlerini görmeye ve anlamaya vermiş her yaştan öğrenci grupları görülebilirdi. Erken dönem Bolşevik okul sistemi, Orwell’in 1984‘ünde yazan şeylerden ziyade, Paul Goodman gibi anarşistlerin, deneysel “okul olarak gerçek şehir” vizyonuna tıpa tıp benziyordu.

Devlet okullarının giderek kurumsal işyerleri için vergi destekli eğitim kampları olarak kullanıldığı ABD gibi kapitalist toplumlarda; müfredat ve standartlar öğrencilerin acil ihtiyaç ve gelişimlerinden daha çok onları yetişkinliğin gereklerine hazırlamaya odaklanmaktadır. Bill Gates’ten Mark Zuckerberg’e ve Tim Cook’a kadar Teknoloji CEO’ları, şifrelemenin anaokulu dönemi kadar küçük dönemden başlayarak öğretilebileceğini savundular ve Obama gibi siyasetçiler bu fikre katıldı (bu esnada Silikon Vadisi’ndeki en gözde özel okullar sınıflarda bilgisayara izin vermiyorlar). Amerika’da okul “gerçek” hayata hazırlıktır. Sovyetler Birliği’nin ilk zamanlarında ise, okul hayattı; hatta belki kapılarının dışındaki yetişkin dünyadan daha gerçekti.

Sovyetler Birliği’ni 1927’de bir grup eğitimci ile birlikte gezen başka bir Amerikalı John Dewey, Bolşeviklerin ABD’de sadece hayırseverlerin ve özel okulların denediği büyük çapta demokratik bir projeye kalkıştığına ikna olmuştu. Sovyet eğitimcilerini övdüğü için Dewey muhafazakarlar tarafından komünist ahmak olarak adlandırıldı ancak hayranlık karşılıklıydı: Etkili Eğitim Komiser Yardımcısı Nadezhda Krupskaya çalışmasını okudu ve tartışmaktan keyif aldı ve Dewey’in Okul ve Toplum kitabı Sovyet öğretmenlerine resmi olarak okumaları için önerildi.  Dewey hem “model” okullara resmi turlar hem de gayri resmi gezilerle ilgili gözlemlerini belgeledi ki bu da kıtlık ve iç savaş sırasında, geleceğin her Sovyet okulunun, okulun içinde ve dışında nasıl gözükmesi gerektiğine dair söyleyişler olarak iş görecekti.  Çocukların çalışmalarının ciddiye alındığını ve her zaman toplumsal yaşama doğru katılımı sağlamaya yönelik olduğunu yazdı. Örneğin, bir model okulda, çizelgeler, çocukların işçi mahallelerinde on yıllar boyunca planladıkları ve gerçekleştirdikleri iyileşmeleri belgeledi. Bu arada, ülke genelinde Krupskaya’nın desteklediği özerk gençlik grupları, öğrencilerin yerel siyasetle olan etkileşimini artırdı.

Propaganda ve okul

Sovyet sistemini gözlemleyen Amerikalı eğitimciler arasında, Sovyet sisteminin, Amerikan okullarının sözde bağlı göründükleri demokratik değerleri ciddiye alınıyor görünmesi değişmez bir nakarattı. Sovyet eğitimcilerin yurtdışındaki burjuva teorisyenlerinden esinlendiği doğru olmakla beraber, ülkede yetişmiş psikologlar tarihsel materyalizmi insani gelişme teorilerine uygulamak için çok çalışıyorlardı. İçlerinden en önemlisi Lev Vygotsky, mevcut dil ve araçların entelektüel olanaklarımızı öğrenenler olarak şekillendirdiğini iddia ederek, bireysel gelişimin toplumsal etkileşim ve insani ilerlemeden ayrılmaz olduğunu ileri sürdü. Bu nedenle, okuma ve yazma gibi beceriler; “okuma ve yazmanının bir şeyler için gerekli olduğu şekilde organize edilen” bir öğretimle; sınıfta karmaşık kültürel aktiviteler olarak saygı görmeli ve çocuklara anlamlı ve yaşamla ilgili yollarla öğretilmelidir. Vygotsky, çocukların ancak okuma ve yazmayı çevrelerini şekillendiren araçlar olarak benimsediğinde, onları öğrenmek için motive olacaklarını savundu.

Birleşik Devletler gibi güçlü bir toplum, çocukların omuzlarına gelecekteki üretkenliğin endişesini yüklerken; edebi varlığı her gün kuşatma altında olan bir toplumun çocukların şimdiki değerini gelecekteki katma değeri yerine olumlamak için bilinçli bir seçim yapması çarpıcıdır. Dewey, Amerikan emsalleriyle karşılaştırıldığında, Sovyet okullarında ne kadar az mesleki eğitimin yapıldığını görünce şok oldu. Sovyetler Birliği, sanayileşme kalkışmasından dolayı acil biçimde eğitimli işçi ihtiyacında olmasında rağmen; Lenin’den Krupskaya’ya, Halk Eğitim Komiseri Anatoly Lunacharsky’e her yönetici teknik eğitimin sadece ilk ve orta eğitimden sonra olması konusunda ısrar ettiler.

Hem Dewey ve hem de Wilson, Sovyet okullarında karşılaşmayı umdukları telkin ya da tahammülsüzlüğün hiçbir kanıtını bulamadıklarından şaşkına döndüler. Lenin, Rus Genç Komünist Birliği Üçüncü Tüm Rusya Kongresi’ndeki bir konuşmasında, broşürlerin ve propagandanın okullarda yeri olmadığını ve komünistleri yetiştirme yolunun eşitliği ve kendi kendini yönetmeyi teşvik etmek olduğunu ileri sürdü:

Eski toplum şu ilkeye dayanıyordu: soymak ya da soyulmak… İşçiler ve köylüler, kendi çabalarıyla, kendilerini savunmaya ve yeni bir toplum yaratmaya muktedir olduklarını ispatladıklarında, bu, yeni ve komünist eğitimin, sömürücülere karşı mücadelede eğitimin başlangıcıydı. Bu, genç ve yeni neslin komünizmi nasıl öğreneceği sorusunun cevabıdır.

Buna karşılık, Birinci Dünya Savaşı sırasında Birleşik Devletler, anaokullarını, açıkça göçmen aileleri Amerikanlaştırma aracı olarak çalışmaları amacıyla devlet okulu sistemine entegre etti. ABD anaokulu öğretmenlerinden, göçmen anneleri kontrol etmek ve ‘’bu kadınların kocalarının sahip olduğu ‘yeni seçim gücünün’ ‘tehlikesinden dolayı’ anneler toplantılarında İngilizce öğretmek için ev ziyaretleri yapmaları istendi.

Ekonomik durum ve okul

Açlık yıllarında milyonlarca bezprizorni (yetim çocuklar) sokaklarda dolaştı ve Bolşeviklerin ücretsiz, evrensel toplumsal çocuk bakımı bakım sözü gerçekleşmedi. Yaygın açlık, kötü beslenme ve tüberküloza karşılık, 1920’lerin ortalarındaki NEP reformları, hayatın temel ihtiyaçları hariç, hükümet fonlarını kesti. Bununla birlikte, Sovyet öğretmen ve veliler, okulların kapatılmalarını sesli olarak eleştirdiler ve okulların sadece beslenme noktaları olarak değil, çocukların sanat, müzik ve hikayelerle karşılaştıkları eğitim kurumları olarak açık kalmalarını sağlamak için çalıştılar. Ekonomik durum iyileşene kadar okulları açık tutmak için ebeveynler sınıflarda gönüllü olarak çalıştılar ve ihtiyaçları ödemek için kendi kaynaklarından fon oluşturdular.

Açlık çeken Sovyetler Birliği’ndeki girişimlerle karşılaştırıldığında, ekonomik yükseliş yaşayan Amerika Birleşik Devletleri’ndeki gelişmeler ise kayda değer değildi. 1920’lerin sonlarında, Büyük Buhran’dan hemen önce, eğitim programlarından ziyade dört duvardan ibaret olan sadece 800 kreş ve yaklaşık 300 anaokul mevcuttu. Chicago, New York ve Pennsylvania’daki kreşlerde yapılan araştırmalar, pek çok kreşte yetersiz hijyen, sağlık bakımı ve beslenmenin söz konusu tespit etti. Sosyal hizmet uzmanlarının 1920’lerin ortalarında kazandıkları temel güvenlik yönetmelikleri büyük oranda zorunlu tutulmadı.

19 milyon Amerikalı kadının emek gücünde olduğu savaş gayretinin zirvesindeki 1944 yılında bile, Lanham Yasası, sadece, ülke genelinde 75.000 çocuğa hizmet veren 1.900 çocuk bakım merkezine fon sağladı. Federal hükümet, geri kalanını ebeveynlerin tedarik ettiği maliyetin yaklaşık üçte ikisini karşıladı ve program savaş bittikten sonra sona erdi. Yirminci yüzyılın ortalarına kadar, Birleşik Devletler’de hakim kalıcı çocuk bakım politikası, düşük gelirli kadınlara evde kalmaları ve çocuklarına bakmaları için ödenen “anneler aylıklarıydı”. Sonunda yetersiz olarak nitelendirilen bu kredilerin yerine “vergi mükellefinin kazançlı iş sahibi olmasına izin veren” çocuk bakım vergi indirimi getirildi. Fakat vergi indirimleri, Amerikalı aileler için çocuk bakımını daha ekonomik hale getirmek için çok az katkı sağlıyor. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki en düşük gelirli aileler, çocuk başına yılda en fazla 1.050 dolarlık bir vergi indirimi alıyor.

Başlangıç noktasına dönüş

Bolşevikler açısından okullar, hem en genç komünistlerin ebeveynleri çalışırken bakılabileceği kamu alanları olarak; hem de baskıcı, geleneksel, çekirdek aile biçimlerinin yıkılacağı, kendini aşacağı ve yeniden yapılandırılacağı araçlar olarak önemliydi. Bu sırada Birleşik Devletler, sanayileşme ve kadının iş gücüne entegrasyonu bu çabayı giderek nafile hale getirse de, merkezinde ev kadınının olduğu çekirdek aileyi ideolojik olarak desteklemeye bağlılığını sürdürdü. Çocuk bakımı politikası, 1909’da Roosevelt’in, aileyi güçlendirerek çocuk refahını artırmaya yönelik talimatlarından ve Nixon’ın “Ulusal Hükümet’in geniş ahlaki otoritesini, aile odaklı yaklaşıma karşı çocuk yetiştirme konusundaki toplumsal yaklaşımlara adamayı” reddetmesinden bu yana çok az değişti. Geniş bir toplumsal çözümün ya da hatta sorunun kabulünün yokluğunda aileler üstesinden gelmek için kendi başlarına mücadele ediyorlar ve işçi kadınlar çoğunlukla işlerinin üstüne ev işi ve çocuk bakım yükünü de üstlenmek durumunda kalıyorlar.

Çok uzun zaman geçmeden, işler diğer tarafta da benzer hale geldi. Stalinizmin yükselişiyle Sovyetler, toplumsallaşmış çocuk bakımı hayalini terk edip, Amerikalılar gibi ev kadınlarına hassasiyet göstermeye başladılar. Tarihçi Lisa Kirschenbaum, “Stalinci ‘özgürleşme’; ev dışında çalışması, genel siyasi çalışma üstlenmesi ve gelecek komünistleri yetiştirme görevine kendilerini adaması buyrulmuş kadınlar için, çift ve hatta üçlü mesai demekti” diye belirtiyor. Ne yazık ki, yıllarca süren saldırgan ekonomik liberalleşme sonrasında, Rusya elit özel okullar ve yaygın eşitsizlikle başladığı yere geri döndü. Çağdaş bir finansçı ve “Ortodoks Eton”un kurucusu, kelimenin tam anlamıyla Rus monarşisinin eski haline getirilmesi için öğrencileri hazırlamayı amaçlıyor. (“Benim için 1917’de bitirilen gelenekleri restore etmek çok önemlidir.”)

Zamanın ekonomik ve siyasi kısıtlamaları göz önüne alındığında; Bolşeviklerin, okulları sömürüden ziyade kendi kendini gerçekleştirme araçları olarak yaratma vizyonunun nihayetinde bir başarısızlık olması sürpriz değildir. Vicdani açıdan daha da şok edici olan şey ise, dünya tarihinin en zengin ülkesinde bu hedefin imkânsız olarak görülmeye devam ettiği gerçeğidir.

Eski işimde –yüksek nitelikli, devlet lisanslı, değişken okul ücreti ölçeğiyle kâr amacı gütmeyen– bekleme listesi üç dört yıldı. Tam ücret ödeyenler için, program yılda 30.000 dolardı. Yer elde edebilen sınırlı sayıda ebeveyn, çocuğu daha rahimdeyken bekleme listesine adını yazdıranlardı. Küçükken bizimle başlayabilen sınırlı sayıda çocuk ise, kayıtlı çocukların kardeşleriydi. Her gün en az 1 saat ebeveynlerden gelen umutsuz telefonlara yanıt verdim. Fakat talebin bu kadar yüksek olmasının bir nedeni vardı. Programımız düzenli ve güvenliydi. Evde bakımda bebek ölüm oranlarının kreşlere oranla 7 kat fazla olduğu Amerika’da nadir bir durumdu. Evde çocuk bakımının bazıları mükemmeldir, diğerleri korkunçtur. Bir ebeveyn, sabah oğlunu bakıcıyla bıraktığında, çocuğun yüksek bir sandalyede histerik bir şekilde ağladığını ve akşam eve döndüğünde çocuğun yine aynı yüksek sandalyede histerik olarak bağırdığını ve bakıcının onu göz ardı ettiğini söyledi.

İşte Amerika’da işler bu şekilde yürümektedir.

[JacobinMag’daki İngilizce orijinalinden Banu Servetoğlu tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]

Çocuk ve Ergen Cinselliğine İlişkin "Bi’ Sorum Olacaktı" (Derlediklerimiz)

Şubat 4, 2018

Uçurtma Çocuk Dergisi editörü Hüseyin Ünal: Türkiye'de üretim yalnızca mali krizlerle ilişkili değil...

Şubat 4, 2018

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir