Niçin her koşulda çocuk hakları?

Niçin her koşulda çocuk hakları?

Niçin her yerde ve her koşulda çocuk haklarını savunmalıyız? Neden çocuk haklarının yaşaması için mücadeleden kendimizi geri tutmamalıyız? Bu soruların cevapları muhtemelen hepimiz için farklıdır. Vicdanı olan, umudunu çocuklara yüklemiş her insan için bir cevap vardır. Kendimce bu cevapların çoğaltılması için, yaşantımızda yer bulması umuduyla 2014 yılında yaratıcı drama yöntemini kullanarak annelerle çocuk hakları konusunu çalıştım. Bu yazımda, yaptığım çalışmanın öncelikle bende, annelerde ve en çok da çocuklarda nasıl farkındalıklar oluşturduğundan bahsedeceğim.

Çalışmanın katılımcı grubunu çocuklar değil, okulumuz velileri olan 27-40 yaş aralığındaki on iki gönüllü anne oluşturdu. Çalışma çocuk hakları üzerine çalıştığımız on drama oturumunu içerdi ve toplamda otuz saat sürdü. Her oturumun konusunu belirlerken kadının toplumdaki yerine, çocukların her türlü istismarının önlenmesine, çocukların temel hak ve özgürlüklerine dair farkındalık kazanmalarına dair çaba gösterdim. Bu noktada karşımıza “Neden annelerle çocuk hakları?” sorusu çıkıyor. Benim için bu sorunun yanıtı geçtiğimiz 2016 yılında ülkemizde yaşanmış bazı çocuk hakları ihlallerinde yatıyor:

*Maraş’ta, Hamidiye erkek öğrenci yurtlarında 10 yaşında 4 öğrenciye cinsel istismar yapıldı.

*Karaman’da, Ensar Vakfı’nda 45 öğrenciye öğretmenleri tarafından cinsel istismar yapıldı.

*Aladağ öğrenci yurdunda 11 çocuk ve 1 yurt görevlisi, ihmaller sonucunda çıkan yangında hayatlarını kaybettiler.

*Mültecileri taşıyan botlar alabora oldu ve pek çok çocuk hayatını kaybetti.

Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin ilgili maddeleri göz önüne alınırsa her çocuğun barış ortamında yaşama ve savaşlardan korunma hakkı bulunmaktadır. Yaşamak her çocuğun en temel hakkıdır ve hepimizin ilk görevi bu hakkı korumaktır. Devletler çocukların hiçbir zarara uğramaması için her türlü önlemi almakla yükümlüdür. Oysa ülkemizde 2016 yılında Kürt illerinde yürütülen operasyonlar sonucunda çocukların yaşam alanları havan topu ve mermilerle hasar gördü. Uzuvlarını ve hatta hayatlarını kaybeden çocuklar oldu. Yaralanan, hastalanan çocuklar sağlık hizmetlerinden yararlanamadı. Sokağa çıkma yasağının  bulunduğu bölgelerde çocuklar okula gidemedi, evden dahi dışarı çıkamadılar. Çocuk haklarına dair sözleşmede devletlerin, silahlı çatışma ortamlarında çocukları bu tür zararlardan koruma ve haklarını güvence altına alma yükümlülüğü bulunuyor. Bu sözleşmeyi imzalayan devletlerin çocukların eğitim, sağlık gibi temel haklarını devlet eliyle güvenceye alması ve bu haklardan yararlanmasını sağlaması gerekirken ülkemizde çocuklar özel yurtlara yönlendiriliyor ve yukarıdaki örnekler gibi çocuk istismarına yol açılabiliyor.

Devlet ihmali ile oluşan hak ihlalleri dışında günlük yaşantımızda anne-baba olarak farkında olmadan yaptığımız, çok daha masumane görünen hak ihlalleri bulunuyor. Ülkemizde milyonlarca çocuk okul çağında olmasına rağmen eğitim hakkı elinden alınarak çalışmaya mecbur bırakılıyor. Kız çocukları erken yaşta evlendiriliyor. Bazı bölünmüş ailelerde çocuğun temel ihtiyaçlarının dahi karşılanamadığı durumlar yaşanıyor. Çoğu aile, çocuğa ilişkin ve aile içinde alınan kararlarda çocuğun fikrini sormuyor. Günümüz modern ailelerinde çocukların her isteğinin sorgusuz sualsiz yerine getirilmesi, çocuk merkezli ailelerin oluşmasıyla bireysel karar verme, sorumluluk gibi temel yaşamsal becerileri çocuklar kazanamıyor. Bu durumlar, kişilik gelişimini olumsuz etkiliyor.

Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda çocukları korumak, haklarını gözeterek bir yaşam kurmak; bu yaşamın içinde haklarını ve özgürlüklerini bilen vicdanlı bireyler yetişmesine olanak sağlamak için ailelerin çocuk hakları konusunda daha bilinçli olması, temel hak ve özgürlüklerine saygılı bir ortamla çocuğu kuşatmaları büyük önem taşıyor. Elbette bunu başarmak için otuz saatlik bir çalışma yeterli değildi; ancak çalışmanın amacı karanlığa bir mum yakmak ve annelerin konuya ilişkin farkındalık oluşturmasına olanak sağlamaktı.

Eğitim, sağlık, barınma, vatandaşlık ve bir isme sahip olma, oyun oynama, yaşama gibi hakları annelerle birlikte çalıştık. Eğitimin son haftasında yaptığımız “çalışma sonucunda fark ettim” isimli değerlendirme çalışmamızda katılımcıların verdiği bazı çarpıcı cevaplar şöyleydi:

“Çocuklar gerçekten toplumumuzda en çok ihmal edilen ve en çok hırpalanan,  en çok şiddete uğrayan insancıklardır. Evet bunları biliyorduk; fakat konuları tek tek işleyince gördüm ki gerçekten bütün bu çocuk hakları birer haksızlık yaratmış. Haklar sadece kâğıtta kalmış. Bu çalışmayla kendi adıma hakları kâğıttan hayata geçirmenin gerektiğini fark ettim.”

“Farkına varmadan ne kadar baskıcı, çocuklarımın bazı haklarına engel olduğumun farkına vardım. Türkiye’de kadın ve çocuk olarak yaşamın ne kadar zor ve baskı altında olduğunu çok iyi anladım.”

“İnsan olarak aslında sahip olduğumuz o kadar hak varmış ki tek tek işlemiş olduk. Yapmış olduğumuz dramalarla hayatımızın her anında sömürüldüğümüzü, istismara uğradığımızı fark ettik. Bu çalışmalardan sonra bilinçlendik, tabiri caizse olaya ayıktık.”

Bu çalışmayı yapmaktaki temel amacım ulaşabildiğim yetişkinlere ulaşmak, onların da kendi çocuklarına ulaşmasıydı. Süreç boyunca çok keyif aldım. Bazen birlikte güldük, çoğu zaman beraber düşündük, üzüldük. Süreç bana çocuklarımızın bizim umudumuz olduğunu, umutlarımızın yeşermesi için de elimizden gelen tüm çabayı sarf etmemiz gerektiğini fark ettirdi. Bu nedenle bir anne, bir öğretmen ve bir araştırmacı olarak her koşulda ve koşulsuz olarak çocuklarımızın haklarını gözetmemiz ve onları haksızlık karşısında boyun eğmeyen, haksızlığa uğradığı zaman bunu ifade edebilen bireyler olarak yetiştirmek için elimizden geleni yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Çocuk haklarına ilişkin farkındalığımızın arttığı nice çalışmayla dünyayı değiştirmeye katkıda bulunacağımıza inanıyorum.

Yazar: Ceren Pelit Çalık

Çocuklarınız için kendinize iyi bakın

Nisan 25, 2017

Film Tanıtımı: Kaptan Fantastik

Nisan 25, 2017

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir